18 Şubat 2014 Salı

Osmanlı Sanatı Osmanlı Devleti


Asırlardır gözleri sadece islamiyeti yaymak Müslüman tebanın mutlu olmasını islamın yüceltilmesini hedefleyen ecdadın gözleri sürekli olarak batıya bakmakta idi. İstanbul’un fethi ile başlayan batıya yönelim süreci daha da hızlanmıştır. Osmanlıları yani Türkleri sadece savaşan fetihlerde bulunan denizlere hükmetmeye yada bilinen eski dünyayı yönetmeye uğraşan bir millet olarak düşünmek kesinlikle yanlıştır, daha devletin 1299 yılında ilk kuruluş amacı islama tam manası ile hizmet etmektir; yani bunun yanında fetihlerle çıkılan yol, sanatsal, kültürel ekonomik ve bilimsel açıdan da desteklenmekte idi.  Bilinmesi gereken hususlardan biriside toprakları büyütmenin yalnızca sayıca üstün olmaktan geçmediğidir. Güçlü bir ordu için gereken en önemli bileşen kesinlikle güçlü bir ekonomidir. Çünkü ekonominiz güçlü olmadığı takdirde askerinizi giydiremez, onu besleyemezsiniz. ‘’Osmanlı Devleti’’ siyasi yapısı, devlet yapısı, askeri yapısı, bilimsel teknolojik yapısı ve ekonomik yapısı ile tüm bu hususları birleştirerek bunu başarabilmiş asırlarca avrupaya hükmetmiştir.
Ancak ne zaman yukarıdaki bileşenler bozulmaya başlamış ve islamiyetten uzaklaşılmış işte o tarihlerde ecdad duraksamaya gerilemeye ve yıkılışa kadar gitmiştir.
Değinilmesi gereken noktalardan birisi de; ‘’Osmanlı Sanatı’’ dır. Ecdad yalnızca fetihlerle savaşlarla ilerlememiş, bunun yanında Hat Sanatı, ‘’Ebru Sanatı’’Kumaş Nakış ve İşlemeÇini ve Mozaik gibi sanatsal ve bilimsel alanda da varlığını koruyabilmiştir. Yayladan göçebe hayattan bir şekilde koparılan Müslüman Türkler zamanla yerleşik düzene geçmişler, uzun yıllar boyunca çiftçilik, askeri ve sanayi anlamında tüm dünyaya ürünler satmışlardır… Bununla beraber unutulmaması gereken Avrupa devletleri küçük orduları besleyemez ikmal edemediği tarihlerde Türk Orduları anayurtlarından yüzlerce binlerce kilometre uzaklarda fetihler yapmakta ve İslam Dinine hizmet etmekteydiler.
Türkler yüzyıllar boyunca evlerine devletlerine eşlerine ve inançlarına her zaman bağlı kalmışlar, aile yapılarını korumuşlar tek eşli olarak yaşamayı kendilerine daha uygun görmüşlerdir. Yıllarca zorunlu askerlik vazifelerini yerine getirmişler çiftlerinden çubuklarından tarlalarından eşlerinden çocuklarından uzak kalmışlarsa da uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı toprak sistemi bozulmamayı başarmıştır. Fakat ne zaman sistemler çökmüş işte o zaman devletimiz de yıkıma felaketlere bozgunlara uğramıştır. Karada ve denizde asırlarca avrupaya kök söktüren millet, bilimden teknolojiden asayiş ve adalet mefhumlarından uzaklaştıkça sürekli gerilemiştir… En sonunda da yıkılmıştır. Tarihimiz bir bütün olarak ele alındığında başarılarımız başarısızlıklarımızı birkaç konuda ancak geri bırakmaktadır. Bunlardan en önemlisi İstanbulun yada eski adı ile constantinapolis’in Fatih Sultan Mehmet tarafından alınması, öncesinde Yavuz Sultan Selim Han’ın halifelik makamını ecdada kazandırması ve yüzyıllar boyunca İslam dinine edilen büyük hizmetlerdir… Üzülerek yazmak gerekirse tarihimiz 1699 yılından sonra sürekli geri gidip akamete uğramış bozulmuş bozgunlarla bitmiştir. Ancak 15 büyük devlet kuran bu millet 16. Türk Devletini de kurarak yani Türkiye Cumhuriyetini kurmayı ve yaşamayı bilmiştir. Orta Asya dan buralara kadar gelmemizde emeği geçen biri yıkılınca diğerini kurabilen tüm kardeşlerimize buradan selam ve dua ile yazımı bitirmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yazmak yardım istemek için Google yada Msn yada blog hesabına ihtiyacın bulunmamakta. Yorumlama biçimi tikini tıklıyor ve en alttaki Anonim seçeneğini işaretliyoruz. Sonra da mesajı yolluyoruz. Bende okuyorum.