7 Şubat 2012 Salı

fetullah gülen de darbeciymiş - askeri vesayetçiymiş

(fetullah ağlarken)

1979 - Sızıntı Dergisi / Fetullah Gülen 

Bu yazıyı Tsk ya atfediyor...

Bu yazıyla Tsk ya yanaşıyor...

Meğer kod adı feto (biz öyle seslenmeyi seviyoruz - onlarda bize milliyetçi faşist falan diyor) meğer tam bir cuntacı askeri vesayetçiymiş te bizim haberimiz yokmuş... Bugün TSK ya saldıran kuduz itler meğer bundan 30 sene evvel TSKCUNTACI DARBECİYMİŞ!

Not: 1967 - 1971 - 1980 - 28 Şubat süreçlerindeki süper askeri vesayetsel açıklamalarıda veririz. Tam olur :)

SELAM YOLLARLARMIŞ, ORDUYA GEL MİLLETİ KURTAR DİYE...

YAZIKLAR OLSUN!
İşte Mübarek Asker adlı Yazısı
--->
Askerlik yüksek bir pâyedir, Hakk'ın katında da, halkın katında da... Ona denk yüce bir topluluk ve gördüğü vazifeye denk yüksek bir vazife yoktur şu fânî âlemde. Yüklendiği iş itibâriyle, (zaman) onda başkalaşır, muammalaşır ve bir sır haline gelir. Saati seneler sayılır askerin.. talimiyle, terbiyesiyle ve serhat boylarında nöbetiyle geçirdiği saati.

Uhdesine verilen emanetleri görüp gözetmede onun gözü, lâhut âlemini seyretmekle doymuş ve dolmuş bir göze denk tutulmuştur, sözü lâl ü güherin dilinde. Ve bu noktada eşi menendi yoktur askerin...


Onu vatanın bekçisi diye anlatırlar. Bence, ona topyekûn mukaddeslerin; mâzînin, harsın, hürriyet ve emniyetin en emîn muhâfızı demek daha uygun olacaktır. Zira, endişelerimiz ancak, onun mevcudiyetiyle zâil olur. Huzursuzluğumuz onun türkü ve haykırışlarıyla huzura ve emniyete inkılâb eder.

İnsanlık, askerle medeniyet ve umrana tırmanır. Fetihler ve sonra kültür akımları, onun sancağı ve mızrağıyla her tarafa ulaşır ve bu sayede yeni yeni medeniyetler doğar; yeni yeni iklimler aydınlığa kavuşur. Sonra taşıyıp geliştirdiği her şeyi, emniyet altına alma ve koruma da yine kendisine düşer. An olur, bir sel gibi çağlar, bir tufan kesilir, temizler her tarafı. Gün gelir buharlaşır, bir sıyânet bulutu kesilir milletinin üstünde... Dolu dolu gözleriyle yatıştırır tozu toprağı ve sular baştan başa bütün bir çemenzârı.

Milletlerin ölüş ve dirilişinde büyük tesiri vardır askerin. Bütün kaynaşmalar, huzursuzluklar ve nihayet yıkılışlar, hep onun kendinde olmadığı zamanlara rastlar. Bütün bir irfana eriş, kendine geliş ve diriliş ise, onun zinde ve canlı olduğu günlerde görülür. Çağlayanlar gibi akıp akıp gittiği, tepeleri düz, ovaları bereketli kıldığı günlerde...

Her milletin tarihinde asker, bir tepe varlıktır. O, dağ cesametiyle türkülere mevzu olur, destanlara renk katar ve milletinin gönlünde, yüce burçlarda dalgalanan bayraklar gibi huzurun ve emniyetin remzi haline gelir. Bu manâda her milletin askeri vardır ve o milletin gözdesidir, canlılığı, şuuru ve aksiyonuyla.

Bir de anadan doğma asker millet vardır. O, asker doğar, askerlik türkülerinden ninniler dinler ve asker olarak ölür. Âşıktır askerliğe, serhat boylarına, akına ve kavgaya.

Sığmaz kabına ve bir çığlık olup kıt'adan kıt'aya yayılır. Denizler gibi kükrer. Dağlarla pençeleşir, stepleri aşar, Çin Seddi'ne ayak öptürür.

O, kendini yerin tek vârisi bilir ve gözü dünya hâkimiyetindedir. "Gün doğusundan gün batısına kadar bizimdir" sözü, onda ideâlleşir ve bu uğurda ölüm, hayatın en tatlı gayesi ve en sevimli neticesi haline gelir. "Şimdiye kadar çok muzaffer oldum. Artık benim için Hakk yolunda ölenlerin eriştiği yüce saadetten başka bir şey kalmadı. Gayrı, akacak kanımın değeri bu olsun." Ordusu muzaffer, ileri, kendi yüceler yücesine kanat çırpıp yükselirken, beşikten o âna kadar içinde taşıdığı manâya bir kere daha tercüman olur: "Attan inmeyesüz!" Bu aydınlık tufanı, Lazar'ın ve Miloş'un ülkesini de sardıktan sonra, Balkanlar'ın ona mezar olmasının ne ehemmiyeti var..!

Asker millet, elinde taşıdığı meş'ale ile her tarafı aydınlatma yolundadır. Mızrağının ucunda taşıdığı ışıkla, en ücra yerlere koşar; insanlık için; onun saadeti ve aydınlığa ermesi uğruna dağlara tırmanır; denizlerle boğuşur, surları göğüsler, bir yıldırım gibi milletlerin beyninde çakar; zulmü ve zâlimi târumâr eder.

Geçilmez zannedilen surlar ve yüksek burçlar onun karşısında toz duman olur, erir. Mütekebbir ve mağrur başlar, huzurunda iki büklüm olur. Kılıç çalışı gökte ve yerde velvele meydana getirir. Tuğuna ve sancağına cihan selâm durur. O âbide ruh için dost selâm durur, düşman selâm durur. Muvakkat bir kadirşinaslığı içinde Monstesqieu: "Bu millet olmasaydı tarih olmazdı" der. Asker millet için, bu hüküm doğru fakat eksiktir. Zira bu millet, şâhidi bulunduğu yüce âlem ve büyük da'va itibâriyle, tarihinde, medeniyetin de kurucusu ve koruyucusu olmuştur.

Evet o, baştan başa insanlık ufkunun karardığı bir dönemde, bir kama gibi zulmetleri yırtmış ve kendinden sonraki devirlere hükmünü kabul ettirmiştir. Cesaretiyle, ikdamıyla ve ölüme karşı fütûrsuzluğuyla...

yazının adresi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yazmak yardım istemek için Google yada Msn yada blog hesabına ihtiyacın bulunmamakta. Yorumlama biçimi tikini tıklıyor ve en alttaki Anonim seçeneğini işaretliyoruz. Sonra da mesajı yolluyoruz. Bende okuyorum.