21 Mart 2014 Cuma

1946’dan sonraki en büyük kırılma mümtezer türköne

mümtezer türk önennin kalema aldığı çarpıcı açıklamalardan yada yazılardan bir tanesini komple eklemeye karar verdim.
68 yıl ve 15 seçim, demokrasinin yerleşmesi, aktörlerinin kimlik ve kişilik kazanması için çok kısa bir süre. Arada darbe fasılalarına rağmen yine de kat ettiğimiz mesafeyi küçümseyemeyiz.
1946’daki şaibeli seçimlere giderken toplumdaki derin kırılma, seçim meydanlarına ve parti kimliklerine de yansıdı. Devlet seçkinleri halk ile aralarında oluşan derin uçurumu, ancak sandığa tosladıkları zaman fark ettiler. Yine de hatayı kendilerinde bulmadılar; seçim sonuçlarını halkın ehliyetsizliğine ve rüştünü henüz ispatlamamış olmasına bağladılar. Çok keskin kutuplaşmaların gölgesinde geçen on yıldan sonra, 27 Mayıs darbesi ile kurulan anayasal yapı, bu “reşit olamama durumu”nu kurumlaştırdı; hatta bir siyasî düzene dönüştürdü.
2007 yılına kadar sandıktan çıkan hükümetler ve parlamentolar egemenliği devlet içindeki asker-sivil seçkinlerle paylaştılar. Ekonomi konusunda özgür, ama devlet-vatandaş ilişkisi konusunda sınırlı bir iktidarı kullandılar. 2010 referandumuna kadar geçen süre yeni bir düzenin taşlarını döşedi. Referandumdan sonra askerî vesayet düzeni tasfiye edilince, iktidar rakipsiz bir şekilde AK Parti’nin eline geçmiş oldu. Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir dönemde devlet iktidarı bu ölçüde temerküz etmemişti. Başarıya ulaşmış her liderin önüne çıkan yol ayırımı, Erdoğan’ın karşısına da çıktı: Fırsatçılık yapıp bir iktidar tekeli oluşturmak veya iktidarı paylaşarak sağlıklı dengeler kurmak. Erdoğan, arkasındaki halk desteğine güvenerek birinci yola saptı ve iktidarını kişiselleştirdi. 12 Eylül 2010 referandumunda kabul edilen HSYK düzeninin, 17 Aralık sonrası yolsuzluk soruşturmalarını durdurmak için değiştirilmesi girdiği yolun sonuna işaret ediyor.
Kısa demokrasi tarihimiz boyunca çevrenin merkezdeki seçkinlere muhalefeti, taşra dinamizmi ile beslenen yumuşak muhafazakâr bir koalisyon şeklinde kendini dışa vurduğu için seçimler hep sağ partilerin zaferlerine sahne oldu. Menderes’in Demokrat Parti’den sonra Demirel’in Adalet Partisi’nin, sonrasında Özal’ın ANAP’ının, nihayetinde Erdoğan’ın AK Partisi’nin temsil ettiği bu koalisyon bugün dağılmış vaziyette. Millî Görüş damarı, iktidarda kendi tekelini kurmaya kalkınca tesbihin ipi kopmuş oldu. Rakibinden, yani askerî vesayet düzenine karşı direnişten güç alan bu koalisyon, 2010 referandumu ile zaten anlamını kaybetmişti. Erdoğan üstüne tarihî bir hata yaparak, yeni bir anayasa ile yeni bir çağ başlatmak fırsatını, başkanlık sistemi şartına, yeni kişisel iktidarına bağlayarak heba etmiş oldu.
Vesayet düzeni sona erince CHP de bir türlü kurtulamadığı netameli tarihinin, hareket alanını kısıtlayan yüklerinden kendiliğinden kurtulmuş oldu. CHP dünün CHP’si değil; MHP de öyle. Her iki parti, üç genel seçime yayılan yeni düzende kendilerine muhalefetin ötesine uzanan bir varlık gerekçesi bulamadılar. Fırsat ilk defa bu seçimlerde ayaklarına geldi. Her iki partinin de pek işlerine yaramayan kurumlaşmış siyasî parti aidiyetleri darmadağın olurken, yeniden tanımlanacak yelpazede daha güçlü bir konum elde etme fırsatları doğdu.
Erdoğan’ın üzerindeki yolsuzluk yükünü çoğaltan ilave ağırlıklar var. Yüksek Seçim Kurulu’nun, AK Parti’nin bayraklı reklamını yasaklamasını, “biz de yasağı yasaklarız” diye eleştiren bir liderin otokrasi ithamlarına verecek cevabı olamaz. Erdoğan iktidarının denetlenmesini, dengelenmesini kabul etmiyor. Hâlbuki insanların medenî bir toplum olarak özgürlüklere ve güven veren bir hukuk düzenine ihtiyacı var. Yeni siyasî kimliklerin veya parti aidiyetlerinin ortak paydasını bu ihtiyaçta aramamız lazım. Erdoğan’ın kişiselleşen iktidarı bu ihtiyacı karşılamak yerine, tersine güvensizliğe kaynaklık ediyor.
1946’dan bu yana istikrarlı bir şekilde bugünlere gelen siyasî kimlikler toplumun hukuk ve özgürlük talebinin yol açtığı derin bir kırılmayı yaşıyor. Toplumdan yükselen talep partiler tarafından karşılanırsa, siyasî yelpaze boydan boya yeniden oluşmuş olacak.

alıntı
zaman.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yazmak yardım istemek için Google yada Msn yada blog hesabına ihtiyacın bulunmamakta. Yorumlama biçimi tikini tıklıyor ve en alttaki Anonim seçeneğini işaretliyoruz. Sonra da mesajı yolluyoruz. Bende okuyorum.